Hayır. Hekimin her hastayı tedavi etme zorunluluğu yoktur. Hekimlik mesleği, Anayasa’da da yer alan “tedavi özgürlüğü” ilkesine dayanır.
Bu özgürlük, hekimin mesleki kararlarını bağımsız biçimde alabilmesini sağlayan üç temel unsuru içerir:
•Bir kişide tedavi gerekip gerekmediğine karar verme yetkisi hekime aittir.
•Hekim, etik veya vicdani değerleriyle uyuşmayan bir teşhis ya da tedavi yöntemini uygulamaya zorlanamaz.
•Uygulanacak tanı veya tedavi yöntemine karar verme hakkı hekimin mesleki takdirindedir.
Bu kapsamda, belirli koşullar altında hekimin hastayı kabul etmeme hakkı da vardır. Nasıl ki hastalar hekimlerini seçme özgürlüğüne sahipse, hekimler de mesleki sınırlar içinde kendi haklarını kullanma özgürlüğüne sahiptir.
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 18. maddesi bu konuda açıktır:
“Hekimler, acil yardım, resmî veya insani vazifenin ifası halleri hariç olmak üzere, mesleki veya şahsi sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilirler.”
Bu hak, hekimin mesleki onurunu koruması açısından önemlidir. Ancak hekim, hastayı reddederken tedaviye erişimi engellemeyecek biçimde hareket etmeli ve gerekirse başka bir hekime yönlendirme yapmalıdır.
Hekimlerin hastalarını reddetme hakkı, acil olmayan durumlarda ve hastanın başka bir sağlık profesyoneline ulaşma imkânı bulunduğunda geçerlidir.
Hekim;
•Hastanın tıbbi ihtiyacını karşılayamayacak durumdaysa,
•Ruhsal veya fiziksel sağlığını koruyamayacağı bir durum söz konusuysa,
•Hastadan tehdit, hakaret veya şiddet görmüşse,
hastayı reddedebilir.
Ancak hiçbir şekilde ırk, dil, din, cinsiyet gibi nedenlerle ayrımcılık yaparak hastayı reddedemez.
Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 25. maddesi şu hükmü içerir:
“Hekim, ancak tıbbi bilgisini gerektiği gibi uygulayamayacağına karar verdiğinde ve hastasının başvurabileceği başka bir hekim bulunduğu durumlarda, hastanın bakımını ve tedavisini üstlenmeyebilir veya tedaviyi yarım bırakabilir.”
Ayrıca hekim, tedaviyi devrettiği meslektaşına hastayla ilgili tüm tıbbi bilgileri aktarmakla yükümlüdür.
Hayır. Acil durumlar, hekimin hastayı reddetme hakkının geçerli olmadığı istisnai durumlardır.
Hastanın hayatını veya sağlığını tehdit eden bir durumda hekimin görevi, kişisel gerekçeler ne olursa olsun derhâl tıbbi müdahalede bulunmaktır.
Acil durumda hastayı reddetmek hem etik ilkelere hem de yasal düzenlemelere aykırıdır.
Bu yükümlülük, hekimin mesleki sorumluluğunun ve insanlık görevinin temel yansımasıdır.
Evet, ancak bu hakkın kullanımı sınırlıdır.
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 18. ve 19. maddeleri bu konuda şu düzenlemeleri içerir:
“Tabip ve diş tabibi, acil yardım, resmî veya insani vazifenin ifası halleri hariç olmak üzere, mesleki veya şahsi sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilir.”
“Tabip ve diş tabibi, mesleki veya şahsi sebeplerle tedaviyi bitirmeden hastasını bırakabilir.”
Bu hakkın geçerli sayılabilmesi için hekimin mesleki yetkinliğini etkileyen, psikolojik dengesini bozan veya tedavi sürecini sağlıklı sürdüremeyeceği makul sebeplerin bulunması gerekir.
Ancak siyasi görüş, dini inanç veya yaşam tarzı farklılığı gibi kişisel nedenlerle hizmetten çekilmek etik dışıdır ve mesleki ihlal olarak değerlendirilir.
Hekim, hastayı reddetmeden önce aşağıdaki adımları izlemelidir:
* Hastayı bilgilendirmelidir. Bu bilgilendirmeyi uygun bir süre öncesinden yapmalıdır.
*Hastanın durumu ağırsa, başka bir hekim bulunana kadar tedaviye devam etmelidir.
*Gerekli tıbbi bilgileri ve gözlem notlarını devralacak hekime iletmelidir.
*Hastayı uygun bir şekilde başka bir hekime veya kuruma yönlendirmelidir.
Ayrıca hekim, reddetme kararını yazılı bir belgeyle kayıt altına almalı ve hastanın dosyasına eklemelidir.
Bu belge, ileride doğabilecek hukuki süreçlerde delil niteliği taşır.
Son Kertede;
“Hekimin hastayı red hakkı”, hekimlik mesleğinin etik ve hukuki temellerinden biridir.
Bu hak, hekimin mesleki onurunu ve bağımsızlığını korurken, aynı zamanda hastanın sağlık hizmetine erişimini engellemeyecek biçimde kullanılmalıdır.
