Sağlık hukuku nedir, hangi konuları kapsar? Sağlık hukuku uzmanları kimlerdir, neler yapar?
Oktay Legal Hukuk Danışmanlık Merkezi kurucusu Sağlık Hukuku Uzmanı Avukat Ahşen OKTAY ile röportaj.
Av. Ahşen OKTAY kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
2007 yılından beri İstanbul Barosu’na kayıtlı avukatım. Hukuk fakültesine başladığımda bir idealim vardı: avukat olduğumda bir konuda uzmanlaşmak. Öyle bir alanım olmalıydı ki o konuya dair her gelişmeden haberdar olmalı, o alandaki tüm etkinlikleri takip edebilmeli, o konuda kütüphanemde yer almayan tek bir kitap bile kalmamalıydı. Sonra annemin hastalığı döneminde hasta hakları üzerine düşünmeye başladığımı fark ettim. O dönemde düşündüğüm kavramların “hasta hakları” temelli olduğunu kavrayamamıştım. Ancak zamanla, okudukça ve hukuk eğitimim ilerledikçe, avukatlık mesleğine başlamamla birlikte ilgimin sağlık hukuku alanına yöneldiğini anladım. Bu doğrultuda, 2009 yılında ticaret hukuku alanında danışmanlık ve dava takibi yaptığım bir hukuk bürosunda avukat olarak çalışırken, hobi olarak sağlık hukuku alanında yüksek lisans eğitimine başladım. Kariyerim, Medical Park Hastaneler Grubu ile kesiştiğinde dönüm noktasına ulaştı. Hem pratikte hem de akademik olarak sağlık hukuku alanında uzmanlaşma fırsatı yakaladım. Böylece bir sağlık hukuku bilimi uzmanı oldum.
Şu anda Erenköy’de faaliyet gösteren bir hukuk bürom var. Bunun yanı sıra sağlık işletmeciliği yapıyorum; yönetim kurulu üyesi olduğum bir ağız ve diş sağlığı kliniği var. Türkiye’de tıpta olduğu gibi avukatlıkta da uzmanlık sisteminin henüz oturmuş olmaması nedeniyle, her avukat her davayı yürütmek konusunda yetkiye sahip. Müvekkillerin ihtiyacına göre, müvekkil sağlık sektöründe bile faaliyet gösterse, ilgili şirketin avukatı olarak ticaret hukuku, iş hukuku , şirketler hukuku, sözleşmeler hukuku, gayrimenkul hukuku gibi birçok alanda hukuki danışmanlık sunuyorsunuz. Bu nedenle ben sağlık hukuku bilimi uzmanıyım ama şirket danışmanlığı da yapmam sebebiyle hukukun birçok alanında avukatlık hizmeti sunuyorum. Bununla birlikte, ceza hukuku alanında da takip ettiğim davaların sayısı oldukça fazla. Bu alanda edindiğim deneyim sayesinde, ceza hukuku konusunda da kendimi uzman olarak tanımlayabilirim. Ayrıca sağlık hukuku alanında eğitimler sunuyorum, kongrelerde konuşmacı olarak yer alıyorum. İstinye Üniversitesi Etik Kurul Hukuk üyesiyim. Yine TOTBİD Sağlık Hukuku Kurulu’nda hukukçu üyeyim.
Sağlık hukuku kavramını nasıl özetlersiniz? Sağlık Hukuku Uzmanı kimdir?
Ben hep şu şekilde tanımlarım; içinde sağlığın olduğu her olgu “sağlık hukukunu” ilgilendirir. Örneğin, bir cinayet davasında olay yeri inceleme ya da delillerin yorumlanması gibi süreçlerde, sağlık hukukçusunun farklı bir bakış açısı vardır. Sağlık hukuku, multidisipliner bir alandır ve hem özel hukuku, hem ceza hukukunu, hem de disiplin hukukunu kapsar. Ne var ki, halk arasında sağlık hukuku genellikle yalnızca malpraktis davaları ile özdeşleştirilmektedir. Ancak, bir sağlık hukuku bilimi uzmanının görevi yalnızca malpraktis davalarını takip etmekle sınırlı kalmamalıdır. Sağlık hakkını içeren her türlü olguda, sağlık hukukçusunun katkısına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu, alana özgü bir uzmanlık ve farklı bir bakış açısı gerektirir.
Sağlık hukuku bilimi uzmanı bir avukat; tıbbi kayıtları okuma becerisine, sağlık işletmesi sistemlerine hakimiyete, kalite süreçleri ve prosedür bilgisine sahip olmalıdır. Ayrıca Anayasa hukuku, idare hukuku, tazminat hukuku, medeni hukuk gibi alanlarda derin bilgiye, sağlık mevzuatını sözleşmesel süreçlere entegre edebilme becerisine, sağlık iletişimi ve reklam yasağı kavramlarına hakimiyete ihtiyaç duyar. Sağlık hukuku, multidisipliner bir yaklaşımı zorunlu kılar.
Bu alanla kaç yıldır ilgileniyorsunuz? Bu yıllar içerisinde hangi tür davaların avukatlığını yaptınız?
2009’dan beri sağlık hukuku üzerine çalışıyorum. Belirttiğim gibi yalnızca dava takibi değil, danışmanlık bazlı birçok projede de yer aldım.
Davaların bazılarını sıralamak gerekirse; malpraktis tazminat davaları, aydınlatılmış onama ilişkin davalar, hasta hakkı ihlalleri, malpraktis ceza davaları, SGK süreçlerine dair davalar, kanser ilacı davaları, kamuyu dolandırıcılık davaları, sahtecilik davaları, temel sağlık hizmetleri sebebiyle yetkisiz sağlık hizmetine dair davalar, ruhsat süreçlerine ait davalar , radyasyon sebebiyle şua izni davaları, hekimin meslekten men cezası sebebiyle disiplin cezası iptal davaları, hekime şiddete ilişkin davalar, eczacının sorumluluklarına ilişkin davalar, eczacılık mesleğine ilişkin suçlar, Anayasa Mahkemesine taşıdığımız hak ihlali davaları, sağlık sektöründe haksız rekabetten doğan davalar, sağlık sektöründe marka ve patent haklarından kaynaklı davaları belirtebiliriz.
Danışmanlık projelerime gelecek olursak, sağlık sektöründe kişisel veri koruma (KVKK) süreç danışmanlığı, afiliasyon projeleri, sağlık kuruluşu açılış süreçleri, tıbbi cihaz süreçleri, sağlık turizmi süreçlerinde danışmanlık, ilaç ve takviye edici gıda süreçleri ve içinde sağlığın yer aldığı birçok girişime dair projelerde danışmanlık yaptım ve yapmaya devam ediyorum.
Sağlık hukuk alanında en sık karşılaşılan dava türleri nelerdir?
Malpraktis tazminat davaları. Yani tıbbi hata sebebiyle yaralama ve ölüm sonucunda açılan tazminat ve ceza davaları, aydınlatılmış onam alınmadığı iddialarını içeren tazminat davaları, hekimlere ilişkin disiplin cezalarını içeren davalar, hekime açılan rücu davaları, hekime şiddete ilişkin davalar, SGK süreçlerinde kamuyu dolandırıcılık davaları, sağlık turizmi süreçlerinden doğan davalar ve eczacılık suçları davaları ile çok karşılaşıyoruz.
Sağlık hukukunun dünyadaki genel durumunu özetleyebilir misiniz? Hangi ülkeler ne durumda?
Birçok ülkede, ülkemizde olduğu gibi özel bir malpraktis yasası bulunmamakta ve davalar genel hukuki hükümler çerçevesinde görülmektedir. Ancak, İskandinav ülkelerinde benimsenen “kusursuz tazmin” sistemi en dikkat çekici olan uygulama. Bu sistemde, hekim kusuru olmasa bile, zarar ve illiyet bağı mevcutsa hastanın zararının tazmini sağlanmaktadır.
Birçok ülkede ihtilafların çözümünde alternatif yöntemler kullanılmaktadır. Ülkemizde arabuluculuk yöntemi mevcut olsa da, hekimlerin zorunlu mali sorumluluk sigortalarının arabuluculuk sürecine yeterli katkıyı sağlayamaması ve anlaşılan tazminat tutarının hekime ödenmemesi riski nedeniyle bu yöntem pratikte etkin bir şekilde kullanılamamaktadır.
Yine Fransa, bu konuda dikkat çekici bir örnek sunmaktadır. Fransa’da bir fon oluşturulmuş ve hastada zarar oluştuğunda hekimin kusuru bulunmasa bile bu fon hastanın zararını karşılamaktadır. Eğer hekim ya da hastanenin kusuru tespit edilirse, bu durumda zararın ilgili taraflarca karşılanması beklenmektedir. Böylece, hasta ve hekim hakları dengeli bir şekilde korunabilmektedir.
Almanya’da arabuluculuk yöntemi, ihtilafların büyük çoğunluğunu çözmekte etkili bir araç olarak kullanılmaktadır. İngiltere’de ise sağlık kurumlarının oluşturduğu fon sayesinde dava sayısı oldukça düşük seviyededir ve süreçler genellikle arabuluculukla çözümlenmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ise jüri yargılamasına geçilmeden önce müzakere süreci işletilmekte ve taraflar genellikle bu süreçte uzlaşmaya varmaktadırlar.
Ülkemizin sağlık hukuku mevzuatını yeterli buluyor musunuz? Sizce tüm taraflar için kapsayıcı, adil ve güncel mi?
Sağlık hukuku alanında mevzuata dair birçok eleştirim var. İdeali arıyorsunuz, ancak mevzuatın gelişimi bu hızla ilerleyemediği için yetersiz kalıyor. Hekime karşı şiddete hala kalıcı bir çözüm bulunamadı. Zorunlu Hekim Sigorta Sistemi bir türlü oturmadı. Malpraktis davalarına özel bir yasa yok; davalar genel hükümlerle tüketici mahkemelerinde görülüyor ve bu birçok dezavantajı beraberinde getiriyor. Bu eksiklikler hem hekimlerin hem de hastaların adalete erişimini zorlaştırıyor ve sağlık sistemi ile sağlık hakkına zarar veriyor. Sağlık hukuku bilimi uzmanlarının katkılarıyla değerlendirilerek, yasa tasarısı önerileriyle mevzuata gerekli dokunuşların yapılması şart. Sağlık hakkı güçlü bir mevzuatla korunabilir!
Kamu ve özel sağlık kuruluşu yöneticilerinin sağlık hukuku alanında yeterli bilgi, donanım ve hassasiyete sahip olduğunu düşünüyor musunuz? Sizce temel sorun ve aksaklıklar nelerden kaynaklanıyor?
Eğitim müfredatına sağlık hukuku yeni yeni giriyor ve çoğu zaman seçmeli ders olarak sunuluyor. Bu eğitim eksikliği, bilgi, donanım ve hassasiyetin de yetersiz olmasına yol açıyor. Ancak son yıllarda birçok sağlık yöneticisi arkadaşım sağlık hukuku seminerlerine ve eğitimlerine katılıyor. Ayrıca sağlık hukuku yüksek lisansı yapan pek çok hekim arkadaşım da var. Sağlık hukuku okuryazarlığının artmasıyla, ulaşmayı hedeflediğimiz ideale her geçen gün daha da yaklaşıyoruz.
Özel sağlık kuruluşlarında kalite standartları ve marka değeri ön planda olduğu için eğitim prosedürleri daha yoğun. Birçok dernek de üyelerini bu alanda bilinçlendirmek ve farkındalık yaratmak amacıyla çeşitli çalışmalar yapıyor. Ancak ideale ulaşmamız, yalnızca sağlık çalışanlarının ve yöneticilerinin sağlık hukuku okuryazarlığına sahip olmasıyla mümkün değil. Hukuki süreçlerde de bilirkişilerin, avukatların, hakimlerin ve savcıların sağlık hukuku alanına hakim olması gerekiyor. Hukuk sistemimizde branşlaşmanın olmaması da bu alanda bazı eksiklikler getiriyor.
Hekimler ve sağlık çalışanlarında durum nedir? Ve bir diğer yanda hasta- hasta yakınları?
Hekim ve sağlık çalışanları oldukça yoğun bir stres altında. Hekime yönelik şiddet eylemlerindeki artış, bu baskıyı daha da artırıyor. Sağlık, kendi içinde karmaşık dinamikleri olan bir alan ve bu nedenle hekimler ile sağlık çalışanları artık sağlık hukukuna büyük ilgi gösteriyor. Hatta bazı hekim arkadaşlarım, hukuk kitapları alıp roman gibi Yargıtay kararlarını okuyor.
Hasta ve hasta yakınları ise çoğunlukla sadece sonuca odaklanıyor. Bazen süreçte neler yaşandığı, neye nasıl karar verildiği, hekimin hasta yararına hangi adımları attığı unutuluyor. Ancak sağlıkta garanti olmadığı için, belli riskler sebebiyle ortaya çıkan sonuçlar – ölüm ya da uzuv kaybı gibi – trajik olabiliyor.
Benim hekim ve sağlık çalışanlarına tavsiyem; sundukları özverili hizmeti, çaba ve gayretlerini mutlaka tıbbi kayıtlara aktarmaları ve hasta ya da yakınlarını süreç hakkında düzenli olarak bilgilendirmeleri yönünde. Sağlık mevzuatı ve sağlık iletişimi okuryazarlığı geliştirilmeli. Çünkü hasta ile etkili iletişim, en güçlü problem çözme aracı.
Hasta ve hasta yakınlarına tavsiyem ise, sürecin, yalnızca sonucuna göre değil, başından itibaren gelişen olaylara göre değerlendirilmesi yönünde. Evet, şikâyet bir hasta hakkıdır ama gereksiz davalar sağlık sistemine zarar verebilir ve çekinik tıp yaratabilir. Bu konuda uzman kişilerin görüşlerine başvurulması en sağlıklı adım olacaktır.
Hukukçu olmayanlar için sağlık hukukunda vizyon kazandıracak ne gibi kaynaklar önerirsiniz? Bu konuda eğitimler var mı?
Evet bu konuda birçok seminer / webinar ve online ya da yüz yüze eğitimler yapılıyor. Sağlık çalışanları için başucu kaynağı olacak hukukçular tarafından yazılan birçok kitap da var.
Hukuk kitapevlerini online ortamdan tarayabilirler. Artık online satın alınan ve kayıttan ulaşılan bir çok eğitim de bulunmakta. Özellikle HEKİMİN HAK VE SORUMLULUKLARI – HASTA HAKLARI – AYDINLATILMIŞ ONAM VE RIZA – SAĞLIKTA KİŞİSEL VERİ HUKUKU konularını içeren eğitim ya da kaynaklara ulaşmalarını tavsiye ederim.
Hekimler, sağlık kurumları ve tüm sağlık çalışanları için mevzuata dair olmazsa olmazlar neler? Hakim olunması gereken yazılı yönlendirmeler nelerdir?
Biyotıp Sözleşmesi, Hasta Hakları Yönetmeliği, 1219 Sayılı Kanun ve TTB Disiplin Yönetmeliği, bir sağlık çalışanının hakim olması gereken temel hukuki düzenlemelerdir. Bunlar dışında, Sağlık Bakanlığı Kalite Prensipleri de büyük önem taşır. Ayrıca, Kişisel Veri Hukuku, hastanın mahremiyet hakkı ile doğrudan ilişkilidir ve bu alandaki bilgi birikimi sağlık çalışanları için kritik bir gerekliliktir.
Aydınlatılmış onam, bir kağıt parçası olmanın ötesinde, aslında bir süreçtir ve bu süreçte yer alan birçok husus, hasta ile olan iletişimi güçlendiren önemli bir unsurdur. Sağlık hukukunun, hekimden ne beklediğini anlamak, tüm sağlık çalışanlarının bilmesi gereken bir sorudur. Bu sorunun cevabını tüm sağlık çalışanlarının verebiliyor olması, doğru bir sağlık hizmeti sunulması açısından son derece önemlidir.
KVKK ve özel nitelikli veri anlamında sağlık sektörü nasıl değerlendirilmeli?
Kişisel sağlık verisi, sağlık bilgileriyle birlikte genetik ve cinsel verileri de içerebildiği için özel nitelikli, yani hassas veriler arasında yer alır. Bu veriler, aynı zamanda sağlık hakkı ve mahremiyet hakkı ile doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, sağlık verilerinin korunması için daha sıkı güvenlik önlemleri alınması gereklidir.
Örneğin, sağlık çalışanlarının sağlık verilerini işlerken açık rıza almaları zorunlu olmasa da, bu durum onların sıkı güvenlik önlemleri alma yükümlülüğünden muaf oldukları anlamına gelmez. Sağlık verilerinin işlenmesinde ciddi sorumluluklar bulunmaktadır ve bu sorumluluklar yerine getirilmezse, suç iddialarına sebebiyet verilebilir. Ayrıca, Kişisel Verileri Koruma Kurumu tarafından ciddi idari para cezaları uygulanabilir.
Bu nedenle kişisel verilerin korunması kanununu VERBİS’e kaydolmak gibi basite indirgemeden konuyu bütünüyle önemsemek ve danışmanlık almak önemlidir.
Sağlık hukuku alanında kendini geliştirmek isteyen aday avukatlara, sağlık yöneticilerine nasıl bir yol önerirsiniz?
Hukukçular açısından bir alanda uzmanlaşmak, uzun ve titiz bir süreç gerektirir. Bu süreç; çokça okumayı, düşünmeyi, tartışmayı, çeşitli davaları ele almayı ve özellikle Yargıtay’a kadar giden süreçlerde dosyanın her aşamasında aktif olarak yer almayı içerir. Ayrıca, ilgili konuda yazılar yazabilmek de uzmanlaşmanın önemli bir parçasıdır.
Malpraktis davalarında, tıbbi kayıtlar büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, avukatın öncelikle bu kayıtları anlayabilmesi ve ilgili mercilere, gerektiğinde müvekkili olan sağlık çalışanına bu kayıtların hukuki açıdan ne anlama geldiğini açıklayabilmesi çok kritiktir. Sağlık hukuku alanında çalışmak, yalnızca bir hobi olarak görülüp yüzeysel bir çabayla yürütülecek bir iş değildir. Kendini bu alana adayarak çalışmayı gerektiren meşakkatli ve zorlu bir alandır. Ayrıca, içerdiği vakalar nedeniyle psikolojik açıdan yıpratıcı olabilir. Bununla birlikte, sağlık hukuku, bir avukata çok yönlü gelişim sağlayan, hukukun birçok alanını bir araya getiren önemli bir bilim dalıdır.
Sağlık yöneticileri açısından ise hukukun temel beklentilerini ve kavramlarını bilmek, görevlerini doğru ve etkili bir şekilde yerine getirmeleri açısından büyük önem taşır.
Bu nedenle, sağlık hukukunu sağlık çalışanları ile avukatların birbirlerine danışmanlık yaparak ortak bir anlayış geliştirdikleri bir ekip çalışması olarak tanımlayarak iş birliği geliştirmek tavsiyemdir.
Bir sağlık yöneticisinin hem hasta ve yakınları hem de kurum ve çalışanlarını koruma adına başucu kaynakları neler olmalı?
Biyotıp Sözleşmesi, Hasta Hakları Yönetmeliği, 1219 Sayılı Kanun ve TTB Disiplin Yönetmeliği mutlaka başucu kaynakları olmalı.
Ayrıca sağlık hukuku temel kavramları ve sorumluluklarını içeren bir seminer, eğitime katılmalarını tavsiye ederim.
Sağlık yöneticileri için öğretici ve aydınlatıcı dava örnekleri paylaşmanız mümkün mü?
Bu konuda vaka örnekleri paylaşmaktan büyük keyif alıyorum; anlatmaya başlasam, beni durdurmanız zor olabilir. Ancak kısaca beni etkileyen bir vakadan bahsetmek isterim:
Bir bebek ölüm vakasında, genetik bir rahatsızlık nedeniyle hayatını kaybeden bir yeni doğan var. Ailenin daha önce de benzer bir hastalıktan dolayı kaybettiği çocukları olmuş, ancak bu süreçte hekime büyük bir güven duyuyorlar. Aile, hekimlerinin çabalarından ve sunduğu hizmetten dolayı son derece memnun. Ancak, Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı “Bebek Ölümleri Birimi”, şüpheli bir ölüm olabileceği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuyor.
Savcılık, bilirkişi raporundaki bazı belirsizlikler nedeniyle dava açıyor. Davanın ilk celsesinde hekim ifade verirken, bebeğin anne ve babası da mahkemeye katılıyor. Hakim söz verdiğinde, anne ve baba şu ifadeleri kullanıyor: “Hekimimizden şikayetçi değiliz. Bebeğimizi yaşatmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Onun neden yargılandığını anlayamıyoruz, bizim hiçbir şikayetimiz yoktur. Bebeğimiz zaten çok hastaydı.” Sonuç olarak, hekim beraat ediyor.
Bu vaka, hekim ile hasta/hasta yakını arasındaki iletişimin ne kadar kritik olduğunu ve hekimin çaba ve gayretiyle sağlanan güvenin önemini vurguluyor. Hekim, sadece mesleki bilgisi ve becerisiyle değil, aynı zamanda empati ve doğru iletişimle de hasta yakınlarının desteğini kazanmış. Bu vaka beni çok etkiledi çünkü özellikle hekimin suçlu olduğu ve şiddet uygulandığı haberlerinin arttığı bir dönemde, hasta-hekim iletişimi ve güveninin sağlanması adına çok değerli bir örnek teşkil ediyor.
Eklemek istedikleriniz?
Öncelikle nazik davetiniz için çok teşekkür ederim. Sağlık hukuku özel bir alan ve ben bu alana ilgi sağlamayı, ilgi duyan insanlara da ışık tutabilmiş olmayı umuyorum. Malpraktis davalarında hekimlik mesleğinin kutsallığının ve meslek hatalarının kasıt içermediğinin dikkate alınması gerektiğini vurgulamak isterim. Herkes haklarını ararken iyi niyet ve dürüstlük kurallarına uygun hareket etmekle yükümlüdür ve şikayet haklarını bu çerçevede kullanmalıdır. Hekimlere yönelik şiddet olaylarına karşı durmalıyız, çünkü bu tür davranışlar en temelde toplumsal sağlık hakkına zarar veriyor.